20 Aralık 2008 Cumartesi

‘Kimlik Silme’ yarışını kim kazanacak?

Bu yarışın başlangıcı ta çocukluğunuza dayanır, belki farkında değilsinizdir diye söylüyorum. Şöyle bir eskilere, bebek yaşınıza gidelim. Yemek istemediğiniz, her seferinde yüzünüzü çevirip ağlamanıza rağmen zorla tıkıştırılan mamalarınızı bir düşünün. Ebeveyn, sizin burada çocuk olmanızdan dolayı bir karakteriniz olması ihtimalini es geçer, sizi çok sevdiği ve üzerinize titrediği için kendi bildiği doğrultusunda dayar kaşığı ağzınıza. Ve o yemeği yememekteki ısrarcılığınız devam eder de yıllar sonra yedirememenin verdiği duyguyu üzerinden atamayan ebeveyniniz tarafından farklı biçimlerde sunulan yemek, yenirse, kimliğiniz yavaştan silinmeye başlıyor demektir.

Bu en küçük bir örnek! Düşünün bakalım. Ben kimim sorularıyla boğuştuğunuz ergenlik dönemizde ebeveynlerinize ne kadar kızgın olduğunuzu bir düşünün. Yaptığınız her şey yanlıştır. Her şey düzeltilmesi gerekir. Sizin fikirlerinizin bir değeri yoktur. Çünkü siz bir ergensinizdir, nereden bileceksinizdir. Düşünme ve fikir yürütme mekanizmanız baltalanmaya başlar. O yaşta düşünemediğiniz tek şey, o ebeveynlerin de bir zamanlar büyükleri tarafından kimliklerinin silinmeye çalışıldığı, kendi bilgi ve görgüleri doğrultusunda onları yetiştirmelerinden kaynaklanan döngünün dönüp dolaşıp sizi bulmuş olmasıdır. Bu kısır döngü, insanlığın var oluşundan beri böyle gelmiş, ne yazık ki böyle sürüp gidiyor!

İş, ebeveynle kalsa iyi! Katı disiplinle yetiştirilmiş, asla kendinden taviz vermeyen öğretmenlere çatarsanız… Vay halinize! Tek düze nesil yetiştirme işlemi tam gaz devam eder. ‘Öğretmenin iyisi kötüsü olmaz’ demeyin. Size haksızlık etmiş, sizi zamanında anlayamamış en azından birkaç öğretmeniniz olduğuna ben yüzde yüz bahse varım. O tip öğretmenlere buradan sevgilerimi gönderemeyeceğim.

Robotlaştırma işlemi, artık büyüyüp kendi ayaklarınız üzerinde durmaya başladığınızda karşınıza işveren kimliğiyle ortaya çıkar. Yine klasik insanlara çatarsanız, sizin neler yapabileceğinizle ilgili sorular sormaktansa –ki Allah muhafaza beyninizin fazla çalıştırılması işlerine gelmez- önlerindeki CV’nizin ne kadar dolu olmasıyla ilgilenir. Bilmez ki sizin daha yaşınız kaç başınız kaç, bunca deneyim gökten zembille mi inmektedir! Robotsunuz ya, yapsaydınız? Mazeret asla kabul edilmez.

İşte size daima kendinizden büyüklerin dünyasında yaşadığınızı hatırlatan örnekler. Her zaman üsttünüz olacaktır, nereye giderseniz gidin. Ve sizi anlamayan, kazara yetenekliyseniz meyve verdiğiniz için sizi taşlayacak üstleriniz daima olacaktır.

Bu yazının yazılma nedeni olan bu üstler; ya ebeveyninizdir, ya öğretmeniniz ya da patronunuz! Eşiniz de olabilir, ülkenizi sindirmeye çalışan başka ülkeler de. Demek istediğim, eğer siz birileri için üstseniz, bir zamanlar sizin kimliğinizi silmeye çalışanları hatırlayın. Ne kadar kırıldığınızı, ses çıkaramadığınız için ne kadar üzüldüğünüzü bir düşünün. Herkesin farklı yaratıldığını artık özümseyin, çeşitliliği baltalayan her türlü davranışınızı ortadan kaldırın. Madem hem kendinize hem de ülkeye yararlı olabilmek için bu işi kurdunuz, toleranslarınızı yüksek tutarak sabırla bu ülkeye yeni işverenler yetiştirin.

Anneler ve babalar! Kendinizi iyi tanıyın ki çocuğunuza geçen iyi yönlerinizi ortaya çıkarıp destekleyin. Onları yakından izleyin. Onun bebek de olsa bir karakteri olabileceğini unutmayın. Bırakın o yemeği de yemeyiversin. Ölmez ya!

Öğretmenler, öğrencilerini daha yakından takip etsin. Unutulmamalıdır ki eğitimin %40’ı bilgidir. Gerisi çocukların gelişimi için gerekli, içindeki yetenekleri keşfettirme işlemidir. Öğretmeni küçük yaşta keşfetmemiş olsaydı Tan Sağtürk belki de hiçbir zaman dünyaca ünlü bir balet olamayacaktı.

Karşınızdaki gönül bağıyla bağlanmış olduğunuz biriyse ve sevginizi ona gerçek anlamda göstermek istiyorsanız, onu, olduğu gibi kabul edin. Edin ki dünya daha yaşanılır bir yer olsun, gelecek nesiller şöyle bir ‘Oh’ çeksin.

Sözüm, çocuklarıyla, öğrencileriyle ya da çalışanıyla yakından ilgilenen, dertlerini dinleyip anlamaya çalışan ve ne yazık ki nadide bulunan insanlara değil elbette! Onlar daima hatırlanacak, insanlığın en üst seviyesinde kalacak insanlardır.

Diyeceğim o ki; kimlikler silinmesin, çeşitlilik ölmesin.

Bu yarışın bir kazananı olmadığı hatırlansın.

Yoksa siz hala…

E

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder