21 Ocak 2015 Çarşamba

Umut




İçimde bir umut buldum. Ona tutunacağım bugün. Çünkü hissiyat denizinde hayatta kalabilmenin anahtarıdır umut. Hiç yaşanmamışları diriltendir, yeniden filizlendirendir.

Hayat nerededir'in cevabıdır belki de... Yeri geldiğinde kazanları kaldıran, en olmadık zamanlarda savaş çanlarını çaldırandır, sebebsiz... Bazen küçük bir taşın altında gizlidir. Kaldırıp bakmazsan asla göremeyeceğin... Bazen kılı kırk yarsan da bulamazsın onu, çünkü umudun fıtratında bir gizlilik saklıdır. Her isteyen, her dileyen bulamaz onu. Öyle köşe bucaklara saklanır ki ancak ümidini kesersen onu bulabilirsin. Sanırım bu yine tevekkülle alakalı bir durum.

Kaybet ki bulasın!

Belki de umut dediğin lotus çiçeği gibidir. Nadide bir çiçektir. Bataklıkta yaşasa da her daim güzel kalabilendir. Üstüne bir toz gelse bile silkelenendir. Kolay mı umut bu! Tabi ki zor bulunacak, nadide ve kıymetli olacak. Uygun toprakta açtıkça açacak, pembenin her tonu olacak. Sonra sarardıkça sararacak, dibe batacak. Ve yeniden doğacak, küllerinden... İçinde filizlenmiş umut ile bataklıktan kurtulacak, yukarıya doğru çıkıp, o çok sevdiği güneşine kavuşacak. Sonra Şems'ine kavuşmasının verdiği gururla katmer katmer açacak.

İşte hayat bu! İllaki bir hissiyatın peşinden gideriz. Bazen koşarız, bazen küser vazgeçeriz. Sonra tekrar tekrar deneriz belki. Sonra bakarız, boş gelir tüm bunlar. Dünya boş gelir. Bir amaç edinmelidir insan ya, bir bakar ki boş işleri amaç edinmiş. Bunu da herşeyi kaybettiğinde anlar. Bir süre hissiyat denizinin dibinde yaşar. İnebildiği kadar derinlere iner. Nice duygular gelir geçer gözünün önünden... Nice sızlanışlar hisseder kalbinin ta derinlerinden. Kaçmış trenler misali kaçırdığı fırsatlar geçer gözünün önünden. Kırıklarının ne kadar da önemsiz olduğunu anlar bir bir. Yaptığı çocukluklara güler. Şimdiki aklım olsa böyle yapmazdım der.

“Öncelikle şu gururumu bir kenara fırlatırdım” der. Bilir ki bu duygu kahrolası bir duygudur. Kibirin kardeşidir belki de. Saçma sapandır. Gereksizliği pek çok kez kanıtlanandır. Peki altında yatan duygu nedir denilirse reddedilme korkusudur. Belki de yalnızlık korkusu... Yüzleşemez insan korkularıyla, saklı tutar içinde, hep yarım kalmışlıklarıyla... İşte belki bu noktada lotus çiçeğinden öğrenilecek çok şey olabilir. Geçmiş geçmişte kalmalıdır. En küçük bir olumsuzluk silkelenmedir, hiç düşünülmeden...

Çapaklar bir bir temizlenmelidir. Büyüme yolunda en küçük bir çapak kalmamalıdır ki bir yere takılıp yolumuzdan alıkoymasın bizi. Sonra devam etmek için nasıl tutanacağız umuda, ümide, sevgiye, şefkate... Biz uzanmak istedikçe, devam etmek istedikçe dikenler bir yerlere takılacak. Olduğumuz yerde kalakalacağız, güneş göremediği için büyüyemeyen ağaçlar gibi. Zira ağaç olabilmeli insan, dalları göğe doğru ne kadar çıkabilirse, ne kadar genişleyebilirse o kadar yararı olur diğerlerine, sevdiklerine...

Kıssadan hisse arkadaşım, yolda bir umut bulursan sarıl ona. Bırakma. Hayat bu gelip geçecek nasılsa. Sen devam etsen de etmesen de geçecek bir bir dakikalar unutma. Yolda benimle karşılaşırsan bir selamını benden esirgeme sakın ha.

Haydi kal, sağlıcakla...

tuğba ünsal
21.01.2015
21:21

Not: Resmi, Yenişehir Denizli'de çekmiştim.

11 Ocak 2015 Pazar

Bir bahar temizliği




Şöyle bir içimi süpürdüm dün gece. Yosun tutmuş kenarlarımı da ihmal etmedim. Sararmış yapraklarımı bir bir ayıkladım. Olası bir yangında kolayca ateş almasınlar diye...

Meğer ne çok biriktirmişim, gereksiz anıları, gereksiz insanları... Buz tutmuş saçaklarım kadar tehlikeliydiler oysa. Erimelerini bekleyemeden temizledim bir bir. İçimde kırılmış ne varsa topladım. Derinden bir oh çektim!

Sonra, kıyıda köşede kalmış, toza toprağa bulanmış çocukluk anılarımı buldum. Ne değerli bir hazine oysa! Fincan takımıyla oynayan bir kız var orada. Kahkahası bol. En küçük şeyden mutlu olabilen küçük kızın kalbi de açıkça görülebiliyor. Her daim sevmeye hazır ama sevilmeyi de hakediyor.

İçimdeki Ben'le gidişata bakıyoruz artık. Gelecek gidecek ne varsa daha bir hazırım. Korku, endişe, üzüntü devrini kapattım. Artık temiz bir sayfa açmak lazım. Hayatı, kadifenin üstüne ince ince işlemek lazım.

İpek çarşaflarımı serdim. Lavantaları başucuma koydum. Pencerelerimi sildim. Karşıdaki ormanı daha iyi görebilmek için... Kulaklarımın pasını atmak için gramofona bir plak koydum. Fırından yeni çıkmış ekmek tadında bir müzik bu. Dinledikçe içim ısınıyor. Hiç olmadığım kadar rahatım.

Yemek masamı hazırlıyorum şimdi. Hiç kullanmadığım kristal bardaklarımı koyacağım. Yeter bekledikleri! Malum yeni misafirlere yer açma zamanı, belki de yeni umutlara...

Menüde, üstüne biraz umut serpiştirilmiş sevgi var. Çorba niyetine içilecek hoşgörü var. Tatlı niyetine ise gülümseme. Bu, en sevdiğim... Kalbimi de ortaya koydum, hiç solmayan çiçeklerle birlikte...

Kapımı açtım bekliyorum.

Yeni misafirlerim kim olacak diye merak ediyorum.

tuğba ünsal
11.01.2015
11:19

Not: Fotoğrafı; Yenişehir, Denizli'de çekmiştim.

2 Ocak 2015 Cuma

Sır



Sadakatle yaklaşan bir günün ortasındayım. Sevgi ile çerçevelenmiş bir gün bu. Fırtına yeni durulmuş, belli. Her fırtına sonrası olur böyle, sukunete ulaşmanın en kestirme yolu belki de...

Bakınız evrene,doğaya... Sıkıntı olmadan, acı çekmeden bir bebek bile doğmuyor dünyada. Bunun bilincine varıyor belki de insan. Neden gülüm balım bir dünyada yaşayamadığımızın kanıtı bu. Ve insan anlıyor ki, herşey olması gerektiği gibi. Ne eksik, ne de bir fazla.

Kargaşa önce içimizde başlıyor. Korkular eşlik ederse, iş o zaman çığrından çıkıyor bence. Adı üstünde kaos! Negatif enerji alanına girip bir süre çıkamazsak, boğuşmaya devam ediyoruz. Çünkü hataların temelinde insanın kendine bakmaması vardır. Bu bir gerçek. Başımıza ne gelirse gelsin, kendimizin bu olayları çektiğini bilmeyiz çoğu zaman. İster iyi niyetli, ister kötü niyetli olalım her türlü olayı aslında kendimiz, kendimize çekiyoruz. Mıknatıs gibi. İster inanın, ister inanmayın bu olay adeta Güneş'in, Dünya'yı kendine çekmesi gibi... Yani aslında bir doğa kanunu...
      1. Benzer benzeri çeker.
      2. Içinde ne varsa onunla beraber çeker.
Yani, sevgi varsa sevgiliyi, öfke varsa öfkelileri çekersin. Kural bu kadar basit.

Başımıza ne gelirse gelsin, sakin kalmak bu noktada önemli işte. Kazaları, belaları bu noktada başımızdan defedebiliriz belki. Bilip bilmeden konuşmanın da önüne geçilebilirse tüm başımıza gelen olayları çözebileceğimize inanıyorum. Bir de bunu alışkanlık haline getirdik mi hayat daha da kolaylaşacak.

Niyeti temiz tutmak bu yazının ana fikri. Niyet temiz olduktan, kimseye zarar vermemek baş kural olduktan sonra sırtımız yere gelmez.


İnsan, yüreğinin kapılarını açadursun
Mucizeler de beraberinde gelir
Binbir güzellikteki çiçekler
O kapılara dizilir

İnsan, gönlünü kapatmışsa diğerlerine
Bilinmelidir ki insan acı çekmektedir
Pek çok kez yara almıştır,
İyileşmeye çalışmaktadır.
Bir küsüp bir barışması, bundandır.

Ve en nihayetinde
Kalbin de bir baharı vardır.
Çetin geçen bir kışın sonunda
Kar altında açan kardelenler vardır.
Ümitle beslenen...

Peki ya, kalp kapısı sonuna kadar açılırsa
Korku, endişe, ümitsizlik kapı dışına atılırsa
Epey bir yer açılır yeni olan ne varsa
Bir kaç gönül dostu da edinildi mi
Değmeyin keyfinize,

Haydi kalın,
Hep böyle afiyetle...

tuğba ünsal
02.01.2015
21:28