27 Ocak 2009 Salı

İrem'e...


Yıllar ne çabuk geçti. Daha dün seni uyuturken ‘Abla, o sevdiğim şarkıyı söyle’ diyen o küçük Japon kızın sözleri hala kulaklarımda… Beraber oynadığımız evcilikler, sözüm ona açtığımız şirketler, öğretmencilikler hep aklımda…

Küçüklüğünden belli olan ne istediğini bilen tavrın ve haksızlıklara karşı gösterdiğin direnç nedeniyle hep avukat olacak bu kız derdim. Ama dedim ya, sen her zaman ne istediğini çok iyi bildiğinden kendi yolunu seçtin, iyi de yaptın kardeşim.

Evet, bu geçen zamanlar içinde hayatta zorlandığın, veryansın ettiğin zamanlar oldu. Ama layıkıyla bu hayatı alt etmesini bildin ve bilmeye devam edeceksin. Buna hiç şüphem yok.

Benim en iyi arkadaşım, bazen yol göstericim, yüreklendiricim oldun. Bunların değerini hiçbir şeyle mukayese etmem mümkün değil.

Beraber geçirdiğimiz 27 yıl için sana çok teşekkür ederim kardeşim.

Nice 30’larda, 40’larda, 50’lerde beraber olmamızı diliyorum.
Ve bütün ömrün boyunca mutluluk peşini bırakmasın, o Japon gözlerin hep gülsün.

Her şey tam da planladığın gibi gerçekleşsin.
Kısaca…
İyi ki doğmuşsun be kardeşim.

Seni hep sevecek ablan…

T

13 Ocak 2009 Salı

Renkler


Boşlukta bir renk fark edilmeye başlar. Ateşten yapılmış izlenimini uyandıran bu renk, görme sinirlerinize yavaşça dolar, hafiften yakmaya başlar. İçinizin giderek ısısı artar, yükselir, yükselir… Öyle bir an gelir ki o ateş topunu yuttuğunuzu sanırsınız. İşte, kırmızı böyle bir renktir, hem bakmaya korkar, hem bakmaktan kendinizi alamazsınız.
Rengin içine biraz sarı ilave ederseniz, illüzyon etkisi yaratan turuncuyu elde edersiniz. Birden çok görünmek istediğiniz o anlarda turuncu yardımınıza koşar. Aslında varlığınız bir iken turuncu sizi, etrafınızda bir sürü ayna varmış da sizi birden çok yere yansıtıyormuş izlenimini verir, çoğaltır, bereketlendirir. Yaratıcılığınız için bulunmaz bir fırsattır.

Sonra turuncu, kırmızı pigmentlerinden ayrılıp sararmaya başlar. Gittikçe koyulaşan bir renk alan sarı, sizi uçsuz bucaksız papatya tarlalarına götürür. Papatyanın içindeki tüm sarılar güneşten aldığı ışınlarla içinize dolar ve siz yine sarıyla ısınırsınız. Ama bu sefer ısıtma çok kalıcı olmaz, bir an içinizden gelir, geçer…

Sarı içinizde dolaşırken, mavi bir fırtınaya yakalanır. Rengi yeşermeye başlar. Dallarından köklerine kadar yeşeren bir ağaç olarak içinizde var olmaya başlar. Ağaç yeşerdikçe siz yeşilin kokusunu duyarsınız, mis gibi yaprak kokar, doğa kokar. İçinizde yeşeren bahçe sonsuzluğa uzanır, etrafına huzur saçarak…

Ağaç silkinir, maviye dönüşür. Huzur, kendini maviliğe teslim eder, sonsuz mutluluğu yakalaması için… Çünkü bilir ki insan, mutlu olduğu zaman daha verimli olur, daha pozitif olur, parlamaya başlar. Okyanuslardan ilham alarak rengi gittikçe daha koyulaşır, laciverte kayar. Ta uzaklardan görülebilmek için…

Öyle kırılgandır ki insanın ruhu, en küçük bir olumsuzlukta rengi mora çalar. Kendini içine kapatır, dünyaya küser. İçinde ne sonsuza uzanan bir ağaç, ne gülümseyen papatyalar kalır. Uçurumun kenarında, insanlık için yeni umut görebilir miyim diye uzaklara bakar da bakar.

Oysa İnsan, kendine şöyle uzaktan bakabilseydi içine doğru akan gökkuşağını görür, doyasıya içine dolmasına izin verirdi.

Ve tüm insanlık barış içinde yaşayıp giderdi.

E

5 Ocak 2009 Pazartesi

Nerede kalmıştık?

İnsanlık, 2008’de elde ettiği teknolojik harikalar ve spor dallarında kırdığı başarılarla övünedursun, gerçekte boynunda tenekeden yapılma bir madalyadan başka bir şey bulamayacaktır. Neden mi? Çünkü insanın, insanlık ve barış adına sözde istediği dileklerin hiçbiri gerçekleşmemiştir de ondan!

İnsanın var olma sürecinden bu yana değişmeyen; bencillik, kıskançlık damarlarını kesip atamadığı ve ‘Ben’ merkezcil yaşamaya inatla devam etmek istemesi yüzünden İnsanlık, bir arpa boyu bile yol alamamıştır. Ve ne yazık ki böyle sürmeye devam edecektir.

Herkes yeni yılda umut, başarı, sağlık dilerken bu sözlerin ancak lafta kalacak, öylesine sarf edilmiş cümleler olması ne kadar da ironik!

Yeni yıldan beş gün çaldığımız şu zamanda tablonun gidişatı hiç de iç açıcı değil. Burnumuzun dibinde yüzlerce insanın anavatanlarında katledilmeleri bir yana, kendi vatanımızda bazı insanların sorumluklarına ne derece bağlı olduklarına kendi gözlerimizle şahit olduk. Öyle ki kendince başka bir sorumluluğu yerine getireyim derken gençleri hiçe sayıp bir açıklamayı bile çok gören zihniyetlerin olduğu bir memlekette yaşıyoruz. Ne kadar da umut verici, değil mi? Keşke her şey bir istifayla çözümlenebilseydi! Keşke her şey bir istifayla yeniden başlayabilseydi…

Dünya yeni baştan kurulsaydı ve bizler önceden yaptığımız hataların bilincinde olup onları tekrarlamasaydık… Dünya, kendi tarihinden ders almamak için yemin etmiş görünürken birbirimize ettiğimiz iyi dileklerin ne kadar da havada kaldığını üzülerek göreceksiniz. En iyisi siz hiç nefesinizi boşa tüketmeyin, dünyayı değiştirmeye çalışmayın. Eninde sonunda boşa kürek çektiğinizi anlayacak, üzüldüğünüzle kalacaksınız.
Durum böyle iken, insanın içinde, o en gizli köşesinde tüm bu olanların daha iyiye gitmesi gerektiği inancı yeniden filizlenmek için yanıp tutuşur. Ne yapsanız, gerçekler önünüzde bağırsa da o filizin yeşermesine asla engel olamazsınız. Çünkü insan bu, yaşamak için hava, su kadar da UMUT’a ihtiyacı var, inanmaya, iyi şeyleri başarmaya ihtiyacı var.

Bu kadar kötülüğün yanında yeşermeye çalışan fidelerin varlığını, yeni MySpace arkadaşım Wil’in müziğini dinleyince fark ettim. Az da olsa bazı insanların daha yaşanılası bir dünya için azimle iyiliği yeşertmeye çalıştığını yeniden fark ettim.
Eğer siz de çevrenizde küçük bile olsa yeşerecek iyilikleri görürseniz çevrenizle paylaşın ki, bakarsınız belki de bir gün gerçekten dünya daha yaşanılası, o hep istenilen seviyeye ulaşır.
Kim bilir?

Nerede mi kalmıştık?
Hiç başlamadık ki!

E

1 Ocak 2009 Perşembe

Yeni Yıl Algoritması

İ**S**D**M**B**Y
Ç*E**O**U**A**A
İ**V**S**T**Ş***Ş
N*G**T**L**A**A

İ**İ***L**U**R**N
Z*****U**L**I***I
D*B**K**U******L
E*A**L**K**Ç**A
K*Ğ**A**L**I***S
İ**L**R**A**T**I
**A***I**R**A***
R*R**N**I***S**B
E*I******N**I***İ
N*N**B*****N**R
K*I***İ**Ü**I****
L*N**R*Ç***N**D
E*****B*E******Ü
R*S***İ*****A**N
İ**A**R*K**Ş***Y
N*Ğ**İ**A**I***A
***L**N*T**L***Y
P*A**E**L**D**A
A*M****A***I***.
R*L**K**N**Ğ**.
L*A**A**D**I***.
A*Ş**Y**I*******
K*T**N**Ğ******
L**I**A**I*******
A*Ğ**Ş**********
Ş**I**T**********
T*****I**********
I*****Ğ**********
Ğ*****I**********
I*****************

E