25 Temmuz 2012 Çarşamba



Hayvan Hakları                                                                                                                                                                


Dün gece, bir petshopdan satın aldığımız sincap Alvin'i evine uğurladık, yani ormanına, yani kendi yaşam alanına...Olması gerektiği yere... Öyle ki hayvan, o kadar ağacı bir arada görünce ne yapacağını şaşırdı. Çünkü tırmanması gerektiğini unutmuştu! Belki de hayatta onun için en önemli hareketten artık ümidini kesmişti. Bilemiyorum artık!


Eskiden olsa petshopların gerekliliğinden dem vurabilirdim. Bir kuş, bir balık hepimiz edinmişizdir. Ya da kimbilir sevinsin diye babamız, annemiz, arkadaşımız bize hediye olarak getirmiştir. Biraz sorumluluk alalım, biraz o hayvan hakkında bilgi edinelim, belki de hayvan sevgisini unutmayalım diye...

Buraya kadar iyi hoş... Saatlerce suyun içinde yüzen rengarenk balıkları izlemek insana güzel bir dinginlik veriyor. Su altında bu kadar kalıp izleyemeyeceğimize göre...Ya da tropikal bir papağanla birkaç cümle sohbet etmek hepimizin hayalidir. Başaranlarımız da olmuştur. Muhabbet kuşumuz Çakıl, 'Oynama şıkıdım şıkıdım' diyerek pek de güzel anıya imza atmıştı mesela :)

Sonra baktılar ki yok maması, yok ilaçları derken ciddi paralar kazanılıyor. Köpek ve kedi türlerinde artış oldu. Küçücük kafeslere tıktılar hayvanları...Hatta hoş görünsün diye neon bile koydular cam kafeslerin içine! Tabi ki çeşit çeşit mamalar, vitaminler, tasmalar rafları doldurdu. Para katlanarak kasadaki yerini aldı. Baktılar ne yapabiliriz diye? Akıllarına daha önce 'Bu da beslenir mi? dedirten hayvan türleri gelmeye başladı. Tarantula, yılan, pirana, timsah...Hangi insan evladı bu hayvanları beslemekten zevk alırdı ki! Macera ve gösterişten başka birşey olmasa gerek!

-'Bak ben ne kadar da korkusuzum, hatta elime bile alabiliyorum bu yılanı...
-'Ayyy, ısırdı!'
-'Ambulans!!!! Yetişin!!! Ölüyorum....'

Geçmiş olsun sana arkadaşım, belki o yılanın zehri senin kibirini ve bencilliğini felç eder de aklın bir parça yerine gelir!

Ve... Yeni moda da bu olsa gerek, asla kafeste olmaması gereken o güzelim sincaplar... Ne işi var onların orada? Koşup zıplaması gerekirken, tıkış tıkış, aç ve susuz kalmışlar, sıcağa da koymuşlar hayvanı...Utanmadan 'Zaten biz onu geri İzmir'e gönderecektik, satılmadı da...' diyen gevrek konuşmalar!

Utan be adam, utan!!! Zavallı hayvanlara işkence ettiğin yetmemiş, bir de acındırma politikasıyla güya % 50 iskonto yaparak hayvanı satmaya çalışıyorsun. Gördüm ben senin gözünde dönen o yeşillikleri!!!!

Petshoplar, kamuoyunda da oldukça geniş yer almaya başlandı. Çünkü gerçek hayvan severler bu işkencelere daha fazla katlanamamakta! Zaten beslenmesi gereken bir sürü hayvan var, işkencelerden kurtarılması gereken bir sürü hayvan var memleketimde... Evimizde bir sürü yemek artığı oluyor, paşa paşa veririz temiz kaplarda, sularını da ihmal etmeyiz köşe bucaklarda... Ohh, mis! Bu kadar basit aslında... Hem yemek ziyan olmuyor, hem bir hayvanın hayatı kurtuluyor...Daha ne ister insan!


Sözüm bu noktada anne ve babalara...

Sevgili Anne, babalar!

Çocuklarınıza sorumluluk aşılayalım derken bilin ki o hayvana yine sizler bakacaksınız. Tatile giderken hayvanı bırakacak bir yer bulamayacak, sıkıntı çekeceksiniz. O da insanlar gibi hastalanacak, gözünüzün önünde kusacak, tüyleri dökülecek ve siz ne yapacağım diye şaşırıp kalacaksınız. Sokaklar bakılamadığı için bir sürü hayvanla doldu kaldı. Belediyeler de hayvan barınaklarıyla halletmeye çalışsa da yeterli değil, onların doğal yaşam alanlarına ihtiyacı olduğunu unutmayın. Kafesler ya da çöplükler değil!

Hoş, insanın insan üzerinden para kazanıldığı bir dünyada 'Hayvanın üzerinden haydi haydi para kazanılır' dediğinizi duyar gibiyim.

Ne diyeyim,

Allah akıl fikir versin!

E

Not: Resim artık özgürlüğüne kavuşan sincap Alvin'e ait. Yeni hayatında mutluluklar dileriz :))) Ve seni bu şarkıyla evine uğurluyoruz sincap Alvin;

https://www.youtube.com/watch?feature=player_embedded&v=5kuq42qcXUA

12 Temmuz 2012 Perşembe





Birinde  olmak                                                                                                                                              



Hiç birinde olduğunuzu hissettiniz mi? Özel birinde... Sizi kanatlandıran, aklı bir karış havada bırakan biri... Olmadıysa böyle biri, üzgünüm ama hiç yaşamadınız bilin ki!

Çünkü hayat 'Ondan Önce' ve 'Ondan Sonra' diye başlar. Daha önce hiç yaşamıyormuşsunuz da O'nu gördükten sonra kalbiniz atmaya başlıyormuş hissidir bu. Neden yaratıldığınıza en güzel cavaptır aynı zamanda... Sizi hayata bağlayan bir yapıştırıcı görevi de görür üstelik, hiç ayrılmayı istemezcesine...

Ne diyordu şarkıda;

Bir kahve kokusunda
Bir tavşan niyetinde
Bir çorap fiyatında
Kalır bir yosunda
Bir deniz kıyısında
Bir martı kanadında
Bir vapur bacasında

Her yerde O'nu görürsünüz, her yerde 'O' olursunuz adeta... Bütün niyetlerinizde, bütün iyi dileklerinizde 'O' vardır. Tepeden tırnağa tüm duygularınızda O'nu yaşarsınız. Bir potada erimek onunla, boylu boyunca, kurulan her cümlede yan yana olmak istersiniz bir ömür boyunca... Bir kıvılcım kenarında, belki bir odun karasında... Farketmez nerede ve nasıl olacağı hayatın, bir yastıkta kıvrılmaca... Kimbilir belki de asla sobelenmemiş bir kovalamacada...

Hiç bitmeyecek bir romanda, sadece iki kişinin oynadığı bir piyeste olmak istersiniz. Kavuşamamak gibi bir derdiniz olmaz artık... Melankoliden çıkmıştır iş. Dedik ya bir potada erimek diye... Bir şarkıda O'nu yaşamak diye... Farketmez sizin için yanınızda olması, olmaması, kucak açıp uyumaması... Çünkü derinlerde ama çok derinlerde kaplamıştır ruhunuzu, sevgisi, o sımsıcacık gülümsemesi... Tekrar ve tekrar teşekkür edersiniz Tanrı'ya, bu perde hiç bitmesin istersiniz.

Ne olursa olsun sevmek bu noktada başlıyor artık... Tanrı'yı daha bir hissettiğiniz, ruhunuzun sevinçle yıkandığı bir dönemdir artık bu. Kırık kalplerin onarıldığı, bitmemiş cümlelerin kapandığı, sade ama sımsıcak bir kalbin attığı zamandır. 'Ne iyi ettim de yaratıldım' dersiniz. İçiniz içinize sığmaz. Cümleleriniz 'Çok şükür'lüdür artık.
Ee, kolay mı eş ruhunuzu buldunuz. Pes etme, vazgeçme zamanı mıdır artık!

İşin komik tarafı yanınızda olmasa bile o içte hissedilen boşluk hissi tamamen ortadan kalkmıştır. O hep rahatsız eden, sizi sizden eden boşluk... Doldurmak için onca çaba sarfettiğiniz ama bir türlü dolmayan yanınız... Benzini dolmuş bir arabada, fitili ateşlenmiş bir gaz lambasındasınızdır artık. Korku yok, endişe hiç yoktur hayatınızda...


Sezonu yeni açılmış bir dizide gümbür gümbür başlar hayatınız... Hiç solmayan çiçeklerle bezenmiştir o güzelim zamanlarınız... Keşkeleri tükenmiş, kendinden emin bir kelebeksinizdir artık. Uçmaya yeni başlamanın o doyulmaz zevki ve hafifliğiyle kendinizi 'AŞK'ın kollarına bırakırsınız. Süzülüp dalarsınız semasında!

Ve bilirsiniz ki...

Hiç bitmez bu sevda!

Denizde bir kum tanesi gibi hissederken bir de bakarsınız 'Çok' olmuşsunuz, akmışsınız semaya... Aynı aşkla dinlediğiniz bir müziği hiç bıkmadan tekrara almanız gibi tekrar tekrar yaşarsınız O'nunla geçmiş tüm zamanları... Aynı sevdiğiniz bir içki gibi tekrar tekrar yudumlarsınız hayatı... Bonkörlükte üstünüze yoktur. Dağıtırsınız hiç korkmadan sevginizi, esirgemezsiniz kimseden ümit etmeyi, edilmeyi...

Cümlerler de şarkılar gibi başlar. 'Lalalay lalalay...' Ne iyi ettim de doğdum dersiniz, sadece havayla beslenirsiniz. Günler geçer gider ama hiç ziyan olmamış hissedersiniz.


Eğer varsa böyle hissettiren biri,


Ne mutlu size...

İşte böyle dostlar...

Aşkla ve muhabbetle...

E

Not: Şarkının sözleri Ezgi'nin Günlüğü'nden 'Aşk biter mi?', fotoğraf ise Hollanda'da bir botanik bahçesinden...



2 Temmuz 2012 Pazartesi




Güneş, Kum, Deniz ve Aşk / Sun,Sand,Sea & Love

Güneş, o güzelim dağların arasından bir kez daha batarken, martılar, bir sahilde usul usul güneşlenen çifti izliyorlardı. Ali, güneşin alnına boylu boyunca yatarken, Ayşe güneşten biraz bunalmış olacak şemsiyenin altına saklanmıştı, bir süreliğine... Ama soğuk limonataları yanlarında ve kalplerinde birbirlerine olan aşkları onları mutlu bir aile yapmaya yetiyordu.

Kedileri 'Mırnav' sahiplerinin farkedemediği bir ayrıntıya doğru ilerlemekteydi. Zira Atlas Okyanusu'ndan taa buralara kadar yüzen sevimli bir yunus, kumsala çıkmış, bizim mutlu çifti izlemekteydi.

Mutlu anlarınızı paylaşabilmek dileğiyle...

Sevgilerimle

E