25 Haziran 2015 Perşembe

Dolduralım mı?



Önce kaşık kaşık, sonra kepçe kepçe... Eğer ki tas tas doldurabiliyorsak ve karşımızdaki her türlü canlıya sunabiliyorsak bizden daha mutlusu olmayacaktır, eminim. Çünkü dünyada kullanılması en gereken ve maalesef uygulamaya geçilemeyen tek olgudur, “Doldurmak”.

Tabi burada seçim yine insana ait. Kaşığı, kepçeyi ya da tası ne ile dolduracağımız? Şekerle mi, tuzla mı? Balla mı, zehirle mi? Sevgiyle mi, nefretle mi? Seçim, tamamen ince bir çizgiye bağlıdır. Ve yaşam sürekli bu “İnce” çizgide yürümektedir.

Ne mutlu, kaşığı şekerle, balla, sevgiyle doldurabilene!

Ve insan şunun da farkında olmalıdır ki; ne ile dolduruyorsak aslında kendi kabımıza dolduruyoruzdur. Şeker koyarsak, şeker gibi sevilen bir insan, zehir koyarsak sürekli kaçılan bir insan oluruz. Çoğunlukla bunun farkında değilizdir ya da bazen bilmek, işimize gelmez.

Ve ne olursan olsun yapılan iş, gönülden gelmelidir. Gönülden olmazsa bırakın insanı, diğer canlılar bile yapmacıklığı anlayabiliyor. Tüm canlılar olarak içtenliğe o kadar hasretiz ki!

Günümüz dünyasında anlaşılamama ve bundan doğan yalnızlık korkusu sürekli artmaktadır. Çoğu insanın ayrımına vardığı üzere, tüketim toplumu olmak, ruhların tükenmesine yol açıyor. Ruhun tükenmesi, maneviyattan uzaklaşma anlamına gelir ki insanı besleyen birinci damarın tıkanmasına eşdeğerdir. İnsan, içten içe ölmektedir, ruhu yaşlandırdığı için...

Şöyle düşünelim; aklımız sürekli bir şeyler almada... Alıyoruz, bir süre sonra daha güzeli, daha teknolojik olanı çıkıyor. Sabredemeyip, paramız olmadığı halde borçlanıp alıyoruz. Daha borcu bitmeden yenisi çıkıyor, tekrar borca girip yenisini alıyoruz. Ve bu böyle sürüp gidiyor. Tüm yaşam enerjimizi bu konulara harcıyoruz. Enerji hiç tükenmeyecekmiş gibi yaşıyoruz. Depoyu maneviyatla dolduracak zamanımız kalmıyor ki! Tüm enerjiyi bizi kurtarmayacak işlere yatırmışız, bir türlü vazgeçemiyoruz.

Unutmayalım, tükettiğimiz her gereksiz parçada kendi ruhumuzu da bir parça satmış oluyoruz. Hiç tüketmeyecek miyiz? sorusuna ise cevabım, “az ve öz” olmalı derim. 

“Az ye, çok ver”

 “Az tüket, çok üret”

 “Az kazanç, daha çok maneviyat”...

Peygamberimizin de “Ölmeden önce ölünüz.” sözü, tam olarak bunu anlatır.

Maneviyatı bol olanın değerleri de çok olur. Değeri çok olanın, dolduracak kaşığı çok olur. Kaşık doluysa, doyacak gönüller bol olur. Dünya kurtulur, gönüller rahat olur.
Huzur olur, mutluluk olur, sevgi olur.

En önemlisi, “AŞK” olur! Yüce Mevla, hep yanında olur.


tuğba ünsal
25.06.2015
12:28