15 Mart 2015 Pazar

Amaca tutunmak




Bazen küfür gibi gelir hayat. Yıkılmışlıkların, çaresizliklerin ve ümitsizliklerin yumağı olmuştur. İşin içinde çıkılamaz sanılır. Her yıkım, kalpten ufak parçalar alır götürür. Öze ulaşıldığında eğer onu da kaybederse insan, işte o zaman geriye dönüş olmayacaktır.

Ama insanoğlu bu ya, her seferinde küllerinden doğmayı başarıyor. Sanırım herkesin içinde var olan bir özellik bu. Atalarımızda olmasaydı zaten bizler var olamazdık. Asıl soru şu? Bu kadar acı olmasaydı, büyüyebilir miydik?
İnancını sorgulayan insanın dikkat etmesi gereken kısım burada yatıyor galiba. 

Neden acı, keder, kin, nefret,kıskançlık gibi duyguların temelinde “Kötüyü bilmeyen, iyinin tadını alamaz”da yatar. Farkettim ki insanlar, hep iyiliği, güzelliği istiyor da ondan çok çabuk sıkılıyor. Belli ki, kötü şeyler başına gelince kendini bir toparlıyor, can sıkıntısını unutuyor ve daha bir sarılıyor hayata. Bu da belki neden savaşların varolduğunun, hala neden kötü şeylerin dünyada yaşandığının kanıtı bence.

“İçindeki savaş bittiğinde dışarıdaki de bitecek.” İnsan, iyiyi ve kötüyü eşit bir şekilde içinde barındırıyor. Kötüyü bastırmada kendini ne derece eğiteceği ise kendine kalıyor. Olgunluk dediğimiz mertebeye öyle kolay ulaşılmıyor işte. Ulaşıncaya kadar insan, ne gönüller kırıyor bildiğiniz üzere. Kötü yanlarını ne kadar törpüleyebilirse, ne kadar gömebilirse hayata o kadar değer katmaya başlayacaktır. Hepimizin bu noktayı düşünmesi gerek bence!

'Secret' kitabıyla tekrar dünyaya verilmek istenen mesajları, biz Anadolu'da yıllardır zaten biliyoruz. Hasbelkader uygulamaya çalışıyoruz. Anadolu insanının geninde var olan bir şey bu. Savaşmak ama incitmek için değil, iyiliği yaymakta kullanacağı güçlü genler bunlar. Çoğu insan tarafından yanlış anlaşılsa da hepimizin yüreğinden çıkan aynı sözler:

Barış, kardeşlik, el ele gönül gönüle çocuklarımıza daha güzel yarınlar bırakabilmek ve ülkemizi hem madden, hem manen ileriye taşıyabilmek. Bundan daha önemli bir gaye düşünemiyorum. İnsan bu türlü yüce duyguları tekrar içinde keşfedebilirse, o zaman diyecek ki;

“Aman, bu başıma gelen ne ki?”
“İnsanın atlatamayacağı hiçbir şey olamaz bu dünyada.”
“Her kötü şey, bir bakmışsın yok olmuş, gitmiş hafızanda”

 Devam edebilmek için insan işte bu türlü duygulara bağlanmalı derim ben. Şan, şöhret, para pulun ne kadar geçerli olduğunu artık hepimiz çok iyi biliyoruz. Zaten çok oldu mu onun tadı da kaçıyor. Tekrar yaşamak isteniyorsa, kendini tekrar ateşin içine atmalı insan. “Nasıl?” sorusunu sorarsanız fazla paran varsa dağıtmayı dene, zamanım çok diyorsan hayır kurumlarına gönüllü olmayı dene, fazla gücün varsa beraber yaşadığın insanların refahını arttıracak şeyler yap. Mutlu isen diğer insanlara da bulaştır. Çok biliyorsan paylaş. Çünkü hayat paylaştıkça ve sevdikçe güzel!

Mercan Dede'nin dizeleriyle son bulsun yazım
Daha üstüne laf koymanın anlamı yok sanırım


Adına, tadına, tuzuna, tozuna bakmayız,
Acısını duyalım yeter.
Her nemiz var ise verip verip,
Kalp, gönül, damar, ses, nefes...
Hayal, hülya, rüya, şarkı, şiir, miir...
Ne bulursak girip girip.
Garip garip severiz biz,
Garip garip...”

Temcit pilavı gibi dönüp dolaşıp aynı şeyleri yazıyorsam,
Bilin ki tüm fikirler aynı kapıya çıktığından...
Sevgi ve selametle...

tuğba ünsal
15.03.2015
11:17

Not: Fotoğrafı evim, Denizli'de çekmiş idim.