28 Aralık 2013 Cumartesi

5 Milyar bakımı gelmiş de geçiyor dünyanın...



Görünen o ki çivisi çıkmak üzere güzelim dünyamızın... Acısıyla tatlısıyla yaşamak güzeldi amma tatlı anılar da yavaş yavaş tükenmekte. Çiviyi yerine oturtabilmek için çarkı döndüren balataları sevgiyle doldurmak gerek ama nafile!
Tamire başlayacaksak eğer ilk önce şu hakimiyet kurma isteğini bir baltalamamız gerekiyor. Öyleyse 'Kimler hakimiyet kurmak ister?' sorusuyla başlamamız gerek. Tabii ki kendini yalnız hisseden ve korkan insan hakimiyet kurmak ister derim ben. Bu duygularını yenemeyen insan, giderek daha da alıngan olur. İçine sindiremez yapılanları, alınganlık aşağılık kompleksine dönüşür. Sonra gittide kibire...
Ve doğruyu söylemem gerekirse bu hal ve davranışlar, kadınlarda çok daha fazla gözlemlenmekte...Ve ne yazık ki yetiştirdikleri nesiller de bu davranışları doğruymuş gibi kendi hayatlarına adapte etmekte...
İşin kötü tarafı bu tip insanları tamir etmek için onlara güzellikle yaklaşıp duygularını okşayacak sözler söylerseniz muhtemelen sadece egolarını şişirmekten başka bir şey yapmamış oluyorsunuz. O zaman karşınıza bir değil beş bilinmeyenli denklem çıkıyor!
Bu tip insanlar aynı zamanda eleştiriye de gelememekte... Güzellikle de söylesen kızarak da söylesen içinde değişmeyen çekirdek inançlar var. Yerleşmiş bir kere, ne ile temizlersen temizle çıkmıyor leke... Hırs ve kıskançlıklarını da dizginleyememekte... Ahh bir törpüleyebilseler bu yanlarını keşke!
İnsanoğlu'nun çağlar boyunca egolarını görmezden gelmesi de çok acı! Çocuklarımıza güzel bir dünya bırakalım derken daha da berbat ettik her şeyi... Bilinç diyoruz, daha çok okumalı, gelişmeli diyoruz ama sonuç ortada! Bir arpa boyu yol alamadık nasılsa...
Bir de 'Yükselme hissi' var. Sorarım, neye ve kime göredir yükselmek? Ne için yükselir insan, bu bir! Parayla eş değerde midir sevgiyi, kardeşliği paylaşmak, bu iki... Bunları hangi para birimi alabilir de yerine koyabilir ayrıca, etti üç!
Oysa ne güzeldir ekmeğini paylaşmak, bir arkadaş sohbeti, babayla tartışılan devlet meseleleri, öğrencilerin sımsıcak sarılmaları,yeni kesilen armutun kokusu, çimin üstündeki uğur böceği, şekilden şekile giren bulutların güzelliği,üstüne yeni kar yağmış bir dağın zirvesi,seni seven insanların tatlı bakışları...
Yeni nesillerimize bilgiyi öğretmekten daha çok, onları hayata hazırlamalıyız diye düşünmekteyim. Evvela bir oturmasını, kalkmasını öğrenmelidir insan. Diline hakim olup, karşısındakine kardeşçe yaklaşmalıdır, sevgiyle... Sevilen insan korkmayacağına göre, egolarını da unutup gidecek elveda dercesine...
Bu arada,
Dünyayı değil kendini değiştir önce diyen zihniyete de bir çift lafım olacak:

 'Ya bazılarımız değişmiş ve sıra dünyaya gelmişse..!'

E