Önce
kaşık kaşık, sonra kepçe kepçe... Eğer ki tas tas
doldurabiliyorsak ve karşımızdaki her türlü canlıya
sunabiliyorsak bizden daha mutlusu olmayacaktır, eminim. Çünkü
dünyada kullanılması en gereken ve maalesef uygulamaya geçilemeyen
tek olgudur, “Doldurmak”.
Tabi
burada seçim yine insana ait. Kaşığı, kepçeyi ya da tası ne
ile dolduracağımız? Şekerle mi, tuzla mı? Balla mı, zehirle mi?
Sevgiyle mi, nefretle mi? Seçim, tamamen ince bir çizgiye bağlıdır.
Ve yaşam sürekli bu “İnce” çizgide yürümektedir.
Ne
mutlu, kaşığı şekerle, balla, sevgiyle doldurabilene!
Ve
insan şunun da farkında olmalıdır ki; ne ile dolduruyorsak
aslında kendi kabımıza dolduruyoruzdur. Şeker koyarsak, şeker
gibi sevilen bir insan, zehir koyarsak sürekli kaçılan bir insan
oluruz. Çoğunlukla bunun farkında değilizdir ya da bazen bilmek,
işimize gelmez.
Ve
ne olursan olsun yapılan iş, gönülden gelmelidir. Gönülden
olmazsa bırakın insanı, diğer canlılar bile yapmacıklığı
anlayabiliyor. Tüm canlılar olarak içtenliğe o kadar hasretiz ki!
Günümüz
dünyasında anlaşılamama ve bundan doğan yalnızlık korkusu
sürekli artmaktadır. Çoğu insanın ayrımına vardığı üzere,
tüketim toplumu olmak, ruhların tükenmesine yol açıyor. Ruhun
tükenmesi, maneviyattan uzaklaşma anlamına gelir ki insanı
besleyen birinci damarın tıkanmasına eşdeğerdir. İnsan, içten
içe ölmektedir, ruhu yaşlandırdığı için...
Şöyle
düşünelim; aklımız sürekli bir şeyler almada... Alıyoruz, bir
süre sonra daha güzeli, daha teknolojik olanı çıkıyor.
Sabredemeyip, paramız olmadığı halde borçlanıp alıyoruz. Daha
borcu bitmeden yenisi çıkıyor, tekrar borca girip yenisini
alıyoruz. Ve bu böyle sürüp gidiyor. Tüm yaşam enerjimizi bu
konulara harcıyoruz. Enerji hiç tükenmeyecekmiş gibi yaşıyoruz.
Depoyu maneviyatla dolduracak zamanımız kalmıyor ki! Tüm enerjiyi
bizi kurtarmayacak işlere yatırmışız, bir türlü
vazgeçemiyoruz.
Unutmayalım,
tükettiğimiz her gereksiz parçada kendi ruhumuzu da bir parça
satmış oluyoruz. Hiç tüketmeyecek miyiz? sorusuna ise cevabım,
“az ve öz” olmalı derim.
“Az ye, çok ver”
“Az tüket,
çok üret”
“Az kazanç, daha çok maneviyat”...
Peygamberimizin
de “Ölmeden önce ölünüz.” sözü, tam olarak bunu anlatır.
Maneviyatı
bol olanın değerleri de çok olur. Değeri çok olanın, dolduracak
kaşığı çok olur. Kaşık doluysa, doyacak gönüller bol olur.
Dünya kurtulur, gönüller rahat olur.
Huzur
olur, mutluluk olur, sevgi olur.
En
önemlisi, “AŞK” olur! Yüce Mevla, hep yanında olur.
tuğba
ünsal
25.06.2015
12:28
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder