İçimde bir umut
buldum. Ona tutunacağım bugün. Çünkü hissiyat denizinde hayatta
kalabilmenin anahtarıdır umut. Hiç yaşanmamışları diriltendir,
yeniden filizlendirendir.
Hayat nerededir'in
cevabıdır belki de... Yeri geldiğinde kazanları kaldıran, en
olmadık zamanlarda savaş çanlarını çaldırandır, sebebsiz...
Bazen küçük bir taşın altında gizlidir. Kaldırıp bakmazsan
asla göremeyeceğin... Bazen kılı kırk yarsan da bulamazsın onu,
çünkü umudun fıtratında bir gizlilik saklıdır. Her isteyen,
her dileyen bulamaz onu. Öyle köşe bucaklara saklanır ki ancak ümidini kesersen onu bulabilirsin. Sanırım bu yine tevekkülle
alakalı bir durum.
Kaybet ki bulasın!
Belki de umut dediğin
lotus çiçeği gibidir. Nadide bir çiçektir. Bataklıkta yaşasa
da her daim güzel kalabilendir. Üstüne bir toz gelse bile
silkelenendir. Kolay mı umut bu! Tabi ki zor bulunacak, nadide ve
kıymetli olacak. Uygun toprakta açtıkça açacak, pembenin her
tonu olacak. Sonra sarardıkça sararacak, dibe batacak. Ve yeniden
doğacak, küllerinden... İçinde filizlenmiş umut ile bataklıktan
kurtulacak, yukarıya doğru çıkıp, o çok sevdiği güneşine
kavuşacak. Sonra Şems'ine kavuşmasının verdiği gururla katmer
katmer açacak.
İşte hayat bu! İllaki
bir hissiyatın peşinden gideriz. Bazen koşarız, bazen küser
vazgeçeriz. Sonra tekrar tekrar deneriz belki. Sonra bakarız, boş
gelir tüm bunlar. Dünya boş gelir. Bir amaç edinmelidir insan ya,
bir bakar ki boş işleri amaç edinmiş. Bunu da herşeyi
kaybettiğinde anlar. Bir süre hissiyat denizinin dibinde yaşar.
İnebildiği kadar derinlere iner. Nice duygular gelir geçer gözünün
önünden... Nice sızlanışlar hisseder kalbinin ta derinlerinden.
Kaçmış trenler misali kaçırdığı fırsatlar geçer gözünün
önünden. Kırıklarının ne kadar da önemsiz olduğunu anlar bir
bir. Yaptığı çocukluklara güler. Şimdiki aklım olsa böyle
yapmazdım der.
“Öncelikle şu
gururumu bir kenara fırlatırdım” der. Bilir ki bu duygu
kahrolası bir duygudur. Kibirin kardeşidir belki de. Saçma
sapandır. Gereksizliği pek çok kez kanıtlanandır. Peki altında
yatan duygu nedir denilirse reddedilme korkusudur. Belki de yalnızlık
korkusu... Yüzleşemez insan korkularıyla, saklı tutar içinde,
hep yarım kalmışlıklarıyla... İşte belki bu noktada lotus
çiçeğinden öğrenilecek çok şey olabilir. Geçmiş geçmişte
kalmalıdır. En küçük bir olumsuzluk silkelenmedir, hiç
düşünülmeden...
Çapaklar bir bir
temizlenmelidir. Büyüme yolunda en küçük bir çapak kalmamalıdır
ki bir yere takılıp yolumuzdan alıkoymasın bizi. Sonra devam
etmek için nasıl tutanacağız umuda, ümide, sevgiye, şefkate...
Biz uzanmak istedikçe, devam etmek istedikçe dikenler bir yerlere
takılacak. Olduğumuz yerde kalakalacağız, güneş göremediği
için büyüyemeyen ağaçlar gibi. Zira ağaç olabilmeli insan,
dalları göğe doğru ne kadar çıkabilirse, ne kadar
genişleyebilirse o kadar yararı olur diğerlerine, sevdiklerine...
Kıssadan hisse
arkadaşım, yolda bir umut bulursan sarıl ona. Bırakma. Hayat bu
gelip geçecek nasılsa. Sen devam etsen de etmesen de geçecek bir
bir dakikalar unutma. Yolda benimle karşılaşırsan bir selamını
benden esirgeme sakın ha.
Haydi kal, sağlıcakla...
tuğba ünsal
21.01.2015
21:21
Not: Resmi, Yenişehir Denizli'de çekmiştim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder