Bugüne
kadar kadın sorunları hakkında pek çok yazı yazılmış ve pek
çok olaya şahit olmuşuzdur. Hala çözülememiş olan bu
sorunları bir kez daha masaya yatıracak olursak;
- Kocası ya da sevgilisi tarafından basit nedenlerle öldürülen kadınlar -ki kıskançlık dediğimiz olay kesinlikle tedavi edilmesi gereken bir hastalıktır-
- Babası, kocası ya da sevgilisi tarafından fiziksel ve de sözel şiddete maruz kalmış kadınlar
- Çocuk yaşta evlenmeye zorlanan ve sanki bir malmış gibi başlık parasına satılan kızlar
- Erkek ve de kadın patronundan anlamsız yere sözel şiddete maruz kalmış kadınlar
- Oğlunun hala büyümediğini kabul eden ve onu paylaşamayan kayınvalidelerin gelinlerine yaptığı psikolojik şiddet
- 'Kadındır, edebini bilmelidir' diyen ve onu bir kalıba sokmaya çalışan toplum zihniyeti
Ve
yüzlerce küçük ayrıntı içeren madde daha...
Fakat
burada esas işlemek istediğim konu bu değil. Bu zamana kadar suç, genel olarak bir adama ya da bir kadına atılsa da esas suçlunun
kim olduğu hep gözardı edilmiştir diye düşünmekteyim. Bu da;
'Kadının
en büyük düşmanı aslında kendisidir!' sorunsalıdır. Evet
nedense kadın milleti olarak hep sorunun dış kaynaklı olduğuna
inanmış ya da inandırılmışızdır. Ya hep baba, koca, sevgili
yanlış yapmıştır bize, ya da bir anne, kayınvalide ya da bir
kadın patron!
Peki
ya bizler! İçimizdeki kadına hiç sormaz mıyız, 'Esas sen ne
yaptın?' diye...Sormayız, çünkü bu daha kolay geliyor ama
içimizdeki karmaşayı çözemediğimiz için kısır döngü de
devam ediyor. Sürekli kendini gerçekleştiren bir kehanet gibi!
Peki
nedir, kadının içinde çözmesi gereken sorunlar?
En
birinci sırada kadının kendini sevmesi ve komplekslerinden
arınması gerektiğidir. Bu bile başlı başına bir olaydır
gözümde... Zordur, geçilecek yollar ise çetin cevizdir.
Peki,
neden kadın sevmez kendini, neden hep küçük görür kendini
diğerlerine göre? Bence kadın varolduğundan beri öyle
alıştırmıştır ki kendini itaat etmeye, öyle alıştırmıştır
ki kendi değerini kendi biçecekken başkasının onun yerine
biçmesine... İzin verdiği ölçüde değerini azaltmış ve
böylelikle kendi değerini önce kendi nezdinde kaybetmiştir. Ve
biz bu olaya aşağılık kompleksi adını vermişizdir.
Peki
ya kadın yattığı yerden hiç emek harcamadan sadece görünüşü
ile bir yerlere gelmeye çalışıyorsa? Sürekli kendini geliştirmek
yerine alavere dalaverelerle diğer insanlardan üstün olduğunu
kanıtlama yarışına girdiyse? Üstelik bunu çevresindeki
insanları özellikle diğer kadınları ezme pahasına yapıyorsa?
İşte biz buna da yükseklik kompleksi adını vermişiz. Ve bu durumdaki bir insana çok da yapılabilecek birşey yokmuş
anladığım kadarıyla...
Yalnız
kalmaya mahkum bir insan, gerçekten çok üzücü!
Bu
noktada nacizane tavsiyelerim olacak kadınlarımıza... Ha, sen
kendini çözebildin mi sorusu sorarsanız bana, henüz değil ama
eskiye göre daha rahat hissediyorum kendimi. Çözdükçe
paylaşacağım işte böyle! :)
Bir
kere her insan tektir ve bir nev'i şahsına münhasırdır. Önce
bunu bir kabul etmemiz gerek. Başkasını unutup kendi özüne
bakabilecek ki insan neden dünyaya geldiğini anlayabilsin. Yalnız
bu duygu anlaşıldığı andan itibaren de insan kendini unutmalıdır
artık. Unutsun ki diğer insanlara yardım edebilsin.
Kadının
gerçekten yükü ağır. Hele ki bir de çocukları varsa kendine
ayıracak vakit bulması iyice zorlaşır. O zaman kadın yine kendi
içine bakmalıdır. Yaradılışından gelen kontrol hissi acaba
aşırıya mı kaçmıştır? Hemen bir durum değerlendirmesi
yapmalı, herşeyi kontrol etme hissiyatını bir kenara bırakmalıdır
ki hem kendi hem etrafındakiler nefes alabilsin.
Bir
kadının temiz ve bakımlı olması güzeldir. Ama aslında o her
haliyle güzeldir, süste abartıya kaçınca özden uzaklaşılıyor
gibi geliyor bana. Tercih yine içi güzelleştirmekten yana
olmalı...
Özellikle
kız çocuklarını yetiştirenlere de tavsiyem, erkek çocuklara ne
haklar tanınıyorsa kızlara da aynı hakların tanınması
olacaktır, her zaman eşit bir şekilde!Böyle yetişen bir kız
çocuğundan hem iyi bir anne hem iyi bir eş, hem de iyi bir iş
kadını olacağı kanaatindeyim.
Yazarken
bile yoruldum, uygulamaya geçmek çok daha zor olacak eminim. Ama
insanın kendini bilmesi kadar güzel birşey de yok bu dünyada!
İsteğim
tüm kadınlarımızın layık olduğu değeri en iyi şekilde
görmesi... Böylelikle toplulumumuz da güzelleşecek, herkes daha
bir mutlu yaşayacak, buna çokça eminim.
8
Mart Dünya Kadınlar Günümüzü kutlar, kucak dolusu sevgilerimi
bir demet yapıp her birinizin kalbine gönderirim.
Sevgiyle
kalın
tuğba
ünsal
8.03.2014
11:41
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder