25 Mart 2014 Salı

Aslolan aşk değil niyettir


Biliyor musunuz, sıkça yaptığımız bir hata daha var insanoğlu olarak...Karşımızdaki insanı tanımadan onun hakkında fikir beyan ediyoruz yani bir şekilde duyduğumuz sözlere göre onun öyle olduğunu varsayıyoruz. Bu öyle sıkıntılara yol açabiliyor ki bir taraftan kendi değerimizi düşürürken karşı tarafı da üzmüş oluyoruz. Çifte sıkıntı yani!

Bunun altında yatan neden belki de herkesi kendimiz gibi varsaymamız... Malum herkes büyüdüğü, yetiştiği çevrenin özelliklerini almakta ve büyük oranda büyüklerinin sözlerinin doğru olduğunu sanmakta. Farkettiyseniz çoğu insan kendi öz düşüncesini değil de çevreden ya da aileden duyduğu haliyle fikrini beyan eder. Eğer düşüncelerde birlik sağlanamazsa 'Benim babam senin babanı döver' kıvamına geliyor işler. Hal böyle olunca kavgalar da kaçınılmaz oluyor. İnsan, kendine mi güvenmez, araştırmak zoruna mı gider yoksa sözlerini tekrar ettiği insana mı çok güvenir bilinmez, illaki bir fikir beyan etmesi gereklidir insanın. Ya da zorunda hisseder belki. Malum insanın en büyük açlığı, kendini karşı tarafa kabul ettirebilmektir. Ne zordur bu da!

Herkes kendince haklıysa problemler nasıl çözülmelidir derseniz, öncelikle karşı tarafı iyice bir tanımak gerek derim ben. Bu da ancak onunla iletişim kurabilmeyi ve olabildiğince soru sormayı gerektiriyor. Kendi doğrularımızı bir kenara bırakıp hakim edasıyla dinlemek gerekiyor karşı tarafı. Malum, stres altında insanlar kendilerini iyi ifade edemeyecekleri için sıkmadan ama azar azar muhabbet en iyisi!

Herkes az veya çok, öyle veya böyle doğru olanın farkındadır. Çoğunlukla bunu kullanmaya çalışsa da bazen işine gelmez, olabildiğince kaytarır. Bence işler bu noktada batmaktadır. Yüzüp yüzüp kuyruğuna gelmek ama geri dönmek gibidir hissedilen... Bir şeylerin eksik olduğunu hissedersin ama yapmakta inat edersin. Neden, mutlaka vaktin olmaması, sana göre daha önemli işlerinin olması gibi bahanelerdir. Problemi çözmediğin için geride üzdüğün insanlar bırakırsın. Ve zamanı geldiğinde üzüntünle baş başa kalırsın.

Bence herkes kendi içinde bir hakim, bir yargıç olmalı bu dünyada. Yoksa adil düzeni nasıl getireceğiz ki buraya! En sonunda karar verebilmek için niyetlere bakmak en iyisi. Bu insan bunu isteyerek mi yapmıştır, yoksa kasti mi! Ayırım bence çok önemli. Sanıyorum iyi niyetli insan genel olarak iyi olmaya gayret edecektir. Kötü niyetli ise kötü! Çünkü kötüğün temelinde yatan es geçmek, kolaya kaçmak ve doğrusunu bildiği halde yapmamak için debelenmek vardır. İnat ile kötülük kol koladır belki de ama farkedilmez çoğu zaman!

Unutulmaması gereken bir başka nokta varsa o da insanın kişilik özelliği... Ve bunu değiştiremeyeceğimiz... Yalnız... Belki genleri değiştiremeyiz ama kaportayı düzeltebiliriz diye düşünmekteyim. Belki bu vasıtayla iyilik yol,su, elektrik olarak geri döner.

Kimbilir!

Kimbilir belki yarın belki yarından da yakın, bu satırlardaki gibi yaşayabiliriz. İçimizdeki alçaklıkları düzeltir siper ederiz kendimizi iyiliklere. İyi olan ne varsa kucak açarız, dalarız derin mutluluklara... Bir bakmışız aslında cennetteyiz, farkedememişiz ömrümüz boyunca!

Öyleyse sevgiyle kalın, sağlıcakla...

tuğba ünsal
25.03.2014

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder