15 Mart 2014 Cumartesi

Oysa ki...


Oysa ki...

Saçmalanmış sözcük tarlalarından geçeli çok olmuştu.
Kırk Haramilerin bile aklı yitmişti, gördükleri karşısında...
Yine, şimdi tam burada
Tam orada, hemen şuracıkta,
Yeni hasat edilmiş yalan ve dolanlar demetlenmiş ve sıkıca bağlanmıştı
Sanki bir yere kaçabileceklermiş gibi!

Bense...
Kırık dökük bir evin kenarında oturmuş, çayımı yudumluyordum
Az ilerde kökü eşelenmiş bir ağaç, bana doğru bakıyordu, masum
Hiç bitmeyen bir kavganın sonunu bekler gibiydi, sabırlı ama ketum
Serzenişler Denizi'nin durgun suları da ufukta görünmekteydi.
Bir oraya bir buraya savrulan yaprak misali, solmuş ve de kırgındılar
Zira...
Ne yapılsa da fayda etmeyen Bunalımlar Kasabası'ydı burası!

Derken, bir gün...
Yine burada,
Tam kasabanın ortasında
Biri belirdi...
Sakin, bir o kadar da temkinli
Gün görmüş biriydi, belli ki
Yavaşça yürümeye başladı,
Elinden bıraktığı tohumlarla,
Yeniden hayat veriyordu toprağa,
Kalplere umut dağıtıyordu
Dostça, arkadaşça
Tüm ayakta kalabilen canlılar da arkasında...
Aniden...
Bir de ne göreyim?
Ben de belirivermişim yanında,
Omuz omuza vermişiz,
Yürüyoruz sonsuzluğa!



tuğba ünsal
8-15.03.2014
10:23

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder