31 Temmuz 2013 Çarşamba

Hayaller gerçek olsa!




 Hayaller gerçek olsa!

Yazıyı yazmam yine bir felaket sonrasına tekabül ediyor. Nedense her türlü felaket ve acı beni yazı yazmaya zorluyor diyebilirim. Allah sonumu hayretsin!
Neyse, gelelim sadede... Tahmin edileceği gibi yine bir orman yangınına çok üzüldüm. Çanakkale'de 100 hektarlık orman yok oldu. İçindeki tüm canlılarla beraber...
Yani bu çağda kasti yapılmıyorsa eğer hala orman yangınlarında yüzlerce hektarlık ormanlarımızın yok olmasına inanamıyorum. Teknoloji var, birimler görev başında -ki canla başla çalıştıklarını birinci elden biliyorum- hala yanıyor ve elden birşey gelmiyor arkadaş!
Şunu, hemen burada kabul edin;
'Orman yoksa, oksijen yok... Dolayısıyla hayat yok!'
Bu kadar basit!
Görmekte zorlanan varsa lütfen şişe dibi de olsa gözlüklerini taksın. Öyle veya böyle kaynaklar hızla tüketiliyor. Ve insan nesli katlanarak çoğalıyor. Kaynak yok, insan çok, ne olacak? Tabi ki savaş olacak. Hem de çok daha vahşi bir şekilde... İnsanın birinci iç güdüsü olan kendini koruma, ailesini koruma olduğuna göre millet birbirinin boğazına yapışacak. Üzgünüm ama durum kısaca bu!
Bir an önce yeni çareler aranmalı, uygun bulanlar hemen harekete geçirilmeli diye düşünüyorum. Ben de kendimce bir hayal kurdum. Yazının esas konusu bu!
Şimdi... Diyorum ki;
Devlet, yanan orman arazilerini belirlese, bu arazilerin dikim zamanı gelmiş olsa ve tüm ülkedeki insanları bu araziye davet edip bir festival düzenlese? Adı da...
'Uluslararası Ağaç Dikme Festivali' olsa...
Hoş olmaz mı?
Yani eli kürek tutan tüm doğaseverler çağırılsa, müzik eşliğinde insanlar belirlenen ağaçları o araziye dikse... Hep beraber bir bütün olmaz mıyız dersiniz? Sosyallik desen orada, dünyaya bir iyilik yapmış olmanın verdiği mutluluk hepten orada olacağı kesin!
Şenliğe katılan insanlara çiçek tohumlarından ve doğayla ilgili kataloglar dağıtılsa hatta katıldıkları için bir belge verilse onurlandırmak için ne güzel olur.
Şimdi hayalimizi biraz daha büyütelim.
Diyelim ki bu ağaçlar meyve ağaçları olsun. Ağaçlar büyümeye ve meyve vermelerine yakın devlet bu araziye bir meyve işleme fabrikası kursa?
  1. İstihdam sağlanır.
  2. Toplanan ve işlenen meyveler değerlenir. Organik meyve suları ve reçeller -ki burada annemizin evde yaptığı gibi meyse suları ve reçellerden bahsediyorum- piyasaya verilir ve bir kazanç elde edilir.
  3. İsteyen insanlar fabrikaya parasal ve manevi destekte bulunabilsin.
  4. Elde edilen kazançla bir taraftan yeni fideler yetiştirilir ki yeni yanan yerlere de bir yandan fide gönderilebilsin.
    Bakın, gittikçe istihdamı arttıracak eleman sayısı artıyor.
  5. Zamanında ağacı diken insanlar kaydedilmiş olsun ki bu insanlara bu ürünler daha ucuza sağlansın. Belki de satışın karından bir kısım onlara sürekli verilir. Amacımız, hem ormanların dünyaya tekrar kazandırılması, ekonominin dönmesini sağlayarak ülke ekonomisine ve halkına dönüşünü sağlamak olmalıdır.
  6. Ayrıca yeni ormanımızda yeni dostlarımızı tekrar görmek bizi daha da mutlu edecektir eminim. Kuşundan tavşanına, tavuğundan karıncasına, köstebeğine kadar yeniden orada olacaklarına inanıyorum.
    1. Büyümüş yeni ormanımızda tohum takas şenlikleri yapılabilir. Yurtdışından davet edeceğimiz misafirlerimiz bizlere saf kan tohumlar getirebilirler, bizler de onlara verebiliriz.
    2. Ölen ceviz ağaçlardan mesela organik sandalyeler masalar yapılıp yine satışından gelir sağlanır.
    3. Bir filmde izlediğime göre kurumuş yaprakları presleyip içine grafit koymak üzere yeni kurşun kalemler yapılıyordu. Biz de yapabiliriz. Alın, ekonomiye sağlanacak bir değer daha...
    4. Reçinesi bile değerlendirilir, istendikten sonra...
    5. Arıcılık teşvik edilebilir istenirse...

Saymakla bitmeyecek gibi, aklıma şimdilik bu kadar geliyor.

Düşünün bir;
Hollanda'nın göğsünü gere gere lale tarlalarını insanlara göstermesi gibi bizler de göğsümüzü gere gere meyve bahçelerimizi göstersek? Hem doğa hem biz kazanıyoruz desek?
Hoş olmaz mıydı?

Doğaya dost nice mutlu günler :)
tuğba ünsal
31.07.2013
14:05

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder