Hayaller gerçek
olsa!
Yazıyı
yazmam yine bir felaket sonrasına tekabül ediyor. Nedense her türlü
felaket ve acı beni yazı yazmaya zorluyor diyebilirim. Allah sonumu
hayretsin!
Neyse,
gelelim sadede... Tahmin edileceği gibi yine bir orman yangınına
çok üzüldüm. Çanakkale'de 100 hektarlık orman yok oldu.
İçindeki tüm canlılarla beraber...
Yani
bu çağda kasti yapılmıyorsa eğer hala orman yangınlarında
yüzlerce hektarlık ormanlarımızın yok olmasına inanamıyorum.
Teknoloji var, birimler görev başında -ki canla başla
çalıştıklarını birinci elden biliyorum- hala yanıyor ve elden
birşey gelmiyor arkadaş!
Şunu,
hemen burada kabul edin;
'Orman
yoksa, oksijen yok... Dolayısıyla hayat yok!'
Bu
kadar basit!
Görmekte
zorlanan varsa lütfen şişe dibi de olsa gözlüklerini taksın.
Öyle veya böyle kaynaklar hızla tüketiliyor. Ve insan nesli
katlanarak çoğalıyor. Kaynak yok, insan çok, ne olacak? Tabi ki
savaş olacak. Hem de çok daha vahşi bir şekilde... İnsanın
birinci iç güdüsü olan kendini koruma, ailesini koruma olduğuna
göre millet birbirinin boğazına yapışacak. Üzgünüm ama durum
kısaca bu!
Bir
an önce yeni çareler aranmalı, uygun bulanlar hemen harekete
geçirilmeli diye düşünüyorum. Ben de kendimce bir hayal kurdum.
Yazının esas konusu bu!
Şimdi...
Diyorum ki;
Devlet,
yanan orman arazilerini belirlese, bu arazilerin dikim zamanı gelmiş
olsa ve tüm ülkedeki insanları bu araziye davet edip bir festival
düzenlese? Adı da...
'Uluslararası
Ağaç Dikme Festivali' olsa...
Hoş
olmaz mı?
Yani
eli kürek tutan tüm doğaseverler çağırılsa, müzik eşliğinde
insanlar belirlenen ağaçları o araziye dikse... Hep beraber bir
bütün olmaz mıyız dersiniz? Sosyallik desen orada, dünyaya bir
iyilik yapmış olmanın verdiği mutluluk hepten orada olacağı
kesin!
Şenliğe
katılan insanlara çiçek tohumlarından ve doğayla ilgili
kataloglar dağıtılsa hatta katıldıkları için bir belge verilse
onurlandırmak için ne güzel olur.
Şimdi
hayalimizi biraz daha büyütelim.
Diyelim
ki bu ağaçlar meyve ağaçları olsun. Ağaçlar büyümeye ve
meyve vermelerine yakın devlet bu araziye bir meyve işleme
fabrikası kursa?
- İstihdam sağlanır.
- Toplanan ve işlenen meyveler değerlenir. Organik meyve suları ve reçeller -ki burada annemizin evde yaptığı gibi meyse suları ve reçellerden bahsediyorum- piyasaya verilir ve bir kazanç elde edilir.
- İsteyen insanlar fabrikaya parasal ve manevi destekte bulunabilsin.
- Elde edilen kazançla bir taraftan yeni fideler yetiştirilir ki yeni yanan yerlere de bir yandan fide gönderilebilsin.Bakın, gittikçe istihdamı arttıracak eleman sayısı artıyor.
- Zamanında ağacı diken insanlar kaydedilmiş olsun ki bu insanlara bu ürünler daha ucuza sağlansın. Belki de satışın karından bir kısım onlara sürekli verilir. Amacımız, hem ormanların dünyaya tekrar kazandırılması, ekonominin dönmesini sağlayarak ülke ekonomisine ve halkına dönüşünü sağlamak olmalıdır.
- Ayrıca yeni ormanımızda yeni dostlarımızı tekrar görmek bizi daha da mutlu edecektir eminim. Kuşundan tavşanına, tavuğundan karıncasına, köstebeğine kadar yeniden orada olacaklarına inanıyorum.
- Büyümüş yeni ormanımızda tohum takas şenlikleri yapılabilir. Yurtdışından davet edeceğimiz misafirlerimiz bizlere saf kan tohumlar getirebilirler, bizler de onlara verebiliriz.
- Ölen ceviz ağaçlardan mesela organik sandalyeler masalar yapılıp yine satışından gelir sağlanır.
- Bir filmde izlediğime göre kurumuş yaprakları presleyip içine grafit koymak üzere yeni kurşun kalemler yapılıyordu. Biz de yapabiliriz. Alın, ekonomiye sağlanacak bir değer daha...
- Reçinesi bile değerlendirilir, istendikten sonra...
- Arıcılık teşvik edilebilir istenirse...
Saymakla
bitmeyecek gibi, aklıma şimdilik bu kadar geliyor.
Düşünün
bir;
Hollanda'nın
göğsünü gere gere lale tarlalarını insanlara göstermesi gibi
bizler de göğsümüzü gere gere meyve bahçelerimizi göstersek?
Hem doğa hem biz kazanıyoruz desek?
Hoş
olmaz mıydı?
Doğaya dost nice mutlu günler :)
tuğba ünsal
31.07.2013
14:05
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder