“Ruhun
yükselir, onu düşündüğünde...
Kırlara
çiçek açma zamanı gelmiş gibidir, tomurcuklar belirdiğinde
Tüm
şefkat duyguları canlanmıştır, sessizce,içinde...
İnsan
ne de güzelleşiyor, doyasıya sevildiğini bilince”
Kalpleri
saran hatta kabına sığmayan duygunun adıydı sevgi. Basma kalıp
düşünceler son bulmuş, taşlaşmış tüm duygular da yitip
gitmişti. Özü sevgiyle dolmuştu tüm canlıların. Olması
gerektiği gibi... Kayda değer bir değişim yaşanmaktaydı. Zaman,
sade ve sessizlik hükmündeydi ama ya kalpler! Kalpler, birer
çağlayan olup akmaktaydı, sevinçle... Sessiz sedasız geçen
günlerden eser kalmamıştı. Kah dolup kah boşalan bir su
değirmeniydi sanki, önüne geçen her şeyi tamir edercesine
şifalıydı üstelik. Ne hoş bir duyguydu bunu yaşamak!
Zarafetli
bakışlar geri gelmişti. Hiç olmadığı kadar mutluluk hüküm
sürmekteydi, sarı kantaronların zamanıydı belli ki. O kadar
muhteşem, bir o kadar da insanın aklını alan zamanlardı ki,
insanın içinde 'Acaba, bu bir rüya mı?' deyip, öyleyse bile
uyanmayası geliyordu. İnsan, bir kereliğine de olsa dünya
telaşını bir kenara bırakabiliyordu. Varsın, her şey kül
olsundu. Umurda olmazdı dünya, böyle bir zamanda. Hafif bir
meltemde sallanan yapraklar gibi, salıncakta sallanan bir çocuk
gibi, çayırlarda alabildiğine koşan bir at gibiydi yaşamak! Hür
olmanın tam tanımıydı belki de, hiç olmadığı kadar.
Sadeleşen
duyguların zamanıydı artık. Hiç bir kargaşaya gerek
duyulmuyordu. Olabildiğine basitti hayat. Olabildiğine huzurlu...
Hiç bir sıkışmışlık hissi de yoktu. Dar gelmiyordu artık
dünya, sadece kalplerin sesi, o kadar!
Bu
duyguyla yaşamak, yeniden doğmak gibiydi. Sıfırdan, hiç hatasız,
yalansız, dolansız... Katmerle açan sadece güllerdi insanın
içinde. Rengarenk pembelerin, kırmızıların açtığı, enfes
kokuların yayıldığı zamanlardı. Kehribar renginde, kesinlikle
bir kızılcık şurubu tadındaydı hissedilen. Yaşamaktı dostum
bunun adı, yaşamak!Gerisi tam bir hikaye...
İnsanın
çok istediği şeyler vardır ya hayatta, sık sık dile getirilir
özellikle dualarda. Ne olur denir, hayırlısıyla olsun diye
yalvarılır Allah'a. Gün gelir kabul olduğunda başlanır yeni
hayata. Milattır çünkü, sıfırdır her şey. Yeni biçilmiş çim
kokusunda, fırından yeni çıkmış ekmek tadında, bir bebeğin
gülümsemesinde, bir şarkının ilk nağmesinde... İşte bu
noktada, her şey sevgiyi hatırlatır. Tatlı bir gülümseme
yayılır neşe dolu bedenlere.
En
önemlisi nedir denirse, hayata daha bir sıkı sarılmadır. Neden
dünyaya gelindiğini yürekten hisseder ve akabinde de bolca
şükredilir. Yoktur daha ötesi...
Öyleyse...
Şükürler
olsun Allah'ım, verdiğin nimetlere, sağlık ve afiyete.
Ve
en önemlisi, hissettirdiğin sevgiye...
tuğba
ünsal
2.9.2014
10:10Not: Fotoğrafı, evim Denizli'de çekmiştim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder