19 Nisan 2014 Cumartesi

Arayış


Kah orda kah burda geçen zamanların ardından secdeye varılma hissiydi belki de! Ne de olsa savaşılmış ve yenilinmişti. Akabinde nerede yanlış yaptık hissi ile Allah'a danışılmıştı. Ve cevap alınamamıştı. Belli ki cevabı bizim bulmamızı istiyordu. Katına ulaşılabilmek zordu elbet. Kamil insan olabilmek öyle kolay bir iş miydi? Değildi!

Yine de bir umutla başlanır, bu sefer başaracağız hissi hakim olurdu. Ve maalesef sonuç hep kaçınılmaza varırdı. Değişmeyecekti artık! Bırakılmalıydı.

Kamusal alana yayılmış ve bir o kadar da reklamı yapılmış bir konuydu oysaki... Tüm dünya seferber olmuştu. Ne yapabiliriz diye yüzyıllarca konuşulmuş, üstüne teori üstüne teori üretilmişti. Planlar, taktikler havada uçuşmuş, stratejiler belirlenmişti. A, B hatta C,C1,C2 planları üstünde yıllarca çalışılmıştı. Gerçekten bitmeyen bir umutla hep yeniden, olmadı daha üstüne giderek emek sarfedilmişti. Ama sonuç hep hüsranla sonuçlanırdı.

Kabul edilmek istenmeyen ama en nihayetinde kabul edilmesi kaçınılmaz olan ise insanların hep gözünün önündeydi. Tam orada, apaçık ortada! Derler ya 'Kabak' gibi diye... Gerçi nasıl görülecekti ki... Pembe gözlüklerin ardından, kalpler yoğurulmadan! Belki de mayada bir sorun vardı. Bilinemeyecekti.

Akması gerekirken katılaştığı için hapsolan bir şeydi bu. İnsanın içini rahatsız eden, çıkması için çok uğraştığı ama bir türlü doğuramadığı bir şeydi belki de! Ne kadar itinayla çalışılsa bir yerlerden patlak veren, dikilemeyen, tutturulamayandı. Kemikleşmiş yara gibi tedavisi olmayandı. Çünkü kırılgandı.

Sahteleri de piyasaya sürülmüştü. Ya tutarsa diye... Öyle ya hep hazırcıydık biz, kolaya kaçandık. Hep mucizelere inanıp, gerçekleşecek diye bekleyendik. Biraz daha sabır az daha sabır diye sabır taşına döndüğümüzü söyleyip durduk ama yanıldık. Feci şekilde aldandık!

Kıvrımlarımızı alıp köşelere saklandık. Mağaralarımıza sığındık. O da yetmedi, üstümüze binalar inşa ettik. Gittikçe katı arttırdık. Gökyüzünü kapattık. Doğanın içine ettik. Hep biraz daha istedik. Gözümüzü bir türlü doyuramadık!

Selam sabahı kestik.
Yalnızlaştık.
Umutlarımızı bir bir yedik.
Bu şekilde onu,
Kimseye yar etmeyeceğimizi sandık
Aldandık!
Oysa,
Elimizde hiç kalmamıştı ki!
Var saydık.
Kısaca...
Saçmaladık!

Peki, neydi bizi bu kadar uğraştıran,üzen yine de vazgeçemediğimiz?
Evet dostlar, bildiniz. Kırık kalplerin hikayesiydi okuduğunuz. İçimize sindiremediğimiz duygunun adı da sevgiydi. Sevgiyle beslenemeyen kalplerin yaşam savaşıydı belki de... Bir türlü yapıştıramadığımız!


tuğba ünsal
16.04.2014

Not: Seramik çalışmamın adı "Güzel bir gündü"/"It was a good day"
Seramik,cam ve akrilik boyama /Ceramic& Glass,Acrylic Painting

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder