Siz,
hiç düşündünüz mü? Karmaşıklığınız ne kadar yer kaplıyor
diye... Şimdiye kadar katettiğiniz yollar, tanıştığınız
insanlar, işin içinden bir türlü çıkamadığınız sorunlar bu
karmaşıklığın sebebidir. Belki de yolumuz düz bir çizgiden
ibaretken, istemesek bile insanların karmaşıklığı yüzünden de
karışırız. Ama çoğunlukla bunu farkedemeyiz.
Esas
ana sebeb ise duygu ve düşünce olarak ikiye ayrılmamızdır. Kalp
ve beyin zıt prensiplerde çalışır. Beyine doğru gelen kalbe
ters gelir. Böylelikle önce içte karışırız. İçimiz düğüm
olup kaldığında çevreden yardım da bulamazsak bir bakarız ki
çözemeden bir ömür geçmiş. Hayıflanmamak elde değil!
Bizim
gibi toplumlarda özellikle daha zordur yaşamak. 'El ne der sonra!'
gibi kalıplaşmış düşünceler yaramıza daha da tuz basar. Bu
kalıptan kurtulmak o kadar zor bir iştir ki, deveye hendek
atlatmaya benzer. İlla ki ama illaki hayatınıza müdahil olacak
biri karşınıza çıkar. Anne, baba... Belki bir eş, hatta
çocuk... Kim olursa olsun karşıdakinin duygusu hep es geçilir.
Başkasının ne düşündüğü daha önemlidir. Ya kınarlarsa?
Aman Yarabbi! Nice olur halimiz!
Beynin
biriktirdiği bu kalıplar, yeni nesile empoze edile edile bugünlere
kadar gelinir. Bir çeşit, doğduğunuz zaman paket kalıp halinde
size sunulur. Gözünüzü açtığınız andan itibaren anne ve
babanızın getirmiş olduğu kalıplar size bir bir giydirilmeye
başlanır. Onların da bir suçu yoktur aslında. Onlar da
giydirilmiştir çünkü. Yaşaya yaşaya toplumun dikte ettiklerini
de giyerler. Siz böylece bir kaç yüz kat yükten kurtulmaya
çalışırsınız. Çoğunlukla da bir ömür boyu uğraşırsınız.
Bir
yükü atayım derken sizin yaşantınıza giren insanlar size bir
şeyler katarlar. Çoğunlukla yüklenen sadece başka yüklerdir,
kimse bu yükü azaltmaya çalışmaz.
Hele
ki bir de dışardan yardım almaya çalışın. Görürsünüz
dünyanın kaç bucak olduğunu! Ayıplanmanın binbir türlüsüyle
karşılaşırsınız. “Zayıf” damgası yemekten
kurtulamazsınız. Çoğu insan bilmez ki, yardım istemek bir
zayıflık belirtisi değildir. Aksine, kendi içine kapanıp kendini
çözmeye çalışmak insanı daha da batağa sürükleyecektir.
Mükemmel miyiz ki kendi işimizi kendimiz halledelim?
Çoğunlukla
iyi niyetli de olsa, her türlü yönlendirmenin, gereksiz bir
karmaşaya yol açtığı da düşünmekteyim. Nereden bileceksin ki
söylediklerinin karşındaki için iyi olduğunu? İçine girip onun
hayatını mı yaşadın! Rehberlik yapayım derken bir hayatı
karartabileceğini asla unutmamalıdır insan.
İnsan
önce kendi içine bakmalıdır. Bulduklarını çevredekilerin
söyledikleriyle mukayese edebilir. Daha fazla ileri gitmemelidir.
Çünkü duygu denilen olgu, her insanda farklı belirtiler verir.
Algılar ise o, insana hastır. Doğru ya da yanlış olduğunu ise
ancak zaman gösterir.
Çocuğunuz
ya da çocuklarınız varsa sadece o istediği zaman rehberlik edin.
Onu sıkmayın, kendi hayatlarınıza hapsetmeyin.
En
önemlisi onun da kendine ait bir hayatı olduğunu aklınızdan hiç
çıkarmayın.
Unutmayın,
çevreye saygılı bir çocuk yetiştirmek istiyorsak önce biz o
çocuğa saygı göstermeliyiz.
Saygı
dolu bir dünyaya, ancak el ele vererek ulaşabiliriz.
Sevgiler
tuğba
ünsal
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder