5 Eylül 2013 Perşembe

Sır





...
Oysa insan, kıyılara vuran denizler kadar özgürdü. Kaçmaktan bıkmanın verdiği son bir hamleyle harekete geçmeli insan, parmakla sayılanın başarabildiği gibi... Sonra o noktada durup düşünmeli insan...İçinde ne var ne yoksa bırakmış olmasına borçluydu aslında, o kadar açıktı ki herşey!
Tertemiz olmak bu demekti. Tüm engellerden arınmış olmak, biriktirilmiş tüm anılardan kurtulmuş olmak ve akabinde derin bir huzurun getirmiş olduğu tarif edilemez mutluluktu tattığı...
Demek ki herşeyin bir zamanı olması, bir ağaç gibi yeşerip olgunlaşması bu demekti insanın... Kuş kadar hafif hissetmek ve özgürce uçmak bu demekti. Kim istemezdi ki!
Yaşarken öyle engellerle karşılaşıyor ki insan, sonradan anlıyor en büyük engelin kendisi olduğunu... Çocukken genelde anne babasının öğrenilmiş çaresizliklerini devralıyor. Akabinde yetiştiği çevreden... Bir parça arkadaşlarından, dolayısıyla onların ailesinden gelen öğrenilmiş çaresizlikler ekleniyor. Sonra çevre yetmezmiş gibi en çok kendiyle boğuşuyor insan.
Karmakarışıklık içinde nasıl bulacak ki kendini insan? Bu noktada cevap, mısralara dökülüyor bir bir...

Öyle biricik öyle özel ki insan aslında
Önce kendiyle savaşıyor çözülemez bir ruh edasıyla
Her insan kendini bulmak için geliyor aslında dünyaya...
Kendini tanımaya çalışıyor peşi sıra...
Kendini erken teşhis edebilen insan kazanıyor nasılsa...
Ama bir kendini buldu mu sonunda
Cennetin kapıları açılıyor sevgi yoluna
Öyle bir his ki bu,
Tarif edilemez yaşanır uğruna...
Geçilemez dediğin tüm engeller
Bir bakmışsın çiçek olmuş, dönmüş sana
Tavsiyemi sorarsan dostum
Önce maddi dünyayı bırakmalısın
Büyüğe değil küçüğe inanmalısın
Bir bakmışsın sonra,
Suç bulduğun ne varsa,
Uçup gitmiş sıra sıra...
Ve...
Akabinde dönecektir senin için dünya

Not: Bu yazı sevgiye inananlara adanmıştır. Fotoğrafı Selimiye'de çekmiştim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder