Bazen küfür gibi gelir hayat. Yıkılmışlıkların, çaresizliklerin ve ümitsizliklerin yumağı olmuştur. İşin içinde çıkılamaz sanılır. Her yıkım, kalpten ufak parçalar alır götürür. Öze ulaşıldığında eğer onu da kaybederse insan, işte o zaman geriye dönüş olmayacaktır.
Ama
insanoğlu bu ya, her seferinde küllerinden doğmayı başarıyor.
Sanırım herkesin içinde var olan bir özellik bu. Atalarımızda
olmasaydı zaten bizler var olamazdık. Asıl soru şu? Bu kadar acı
olmasaydı, büyüyebilir miydik?
İnancını
sorgulayan insanın dikkat etmesi gereken kısım burada yatıyor
galiba.
Neden acı, keder, kin, nefret,kıskançlık gibi duyguların
temelinde “Kötüyü bilmeyen, iyinin tadını alamaz”da yatar.
Farkettim ki insanlar, hep iyiliği, güzelliği istiyor da ondan çok
çabuk sıkılıyor. Belli ki, kötü şeyler başına gelince
kendini bir toparlıyor, can sıkıntısını unutuyor ve daha bir
sarılıyor hayata. Bu da belki neden savaşların varolduğunun,
hala neden kötü şeylerin dünyada yaşandığının kanıtı
bence.
“İçindeki
savaş bittiğinde dışarıdaki de bitecek.” İnsan, iyiyi ve kötüyü
eşit bir şekilde içinde barındırıyor. Kötüyü bastırmada
kendini ne derece eğiteceği ise kendine kalıyor. Olgunluk
dediğimiz mertebeye öyle kolay ulaşılmıyor işte. Ulaşıncaya
kadar insan, ne gönüller kırıyor bildiğiniz üzere. Kötü
yanlarını ne kadar törpüleyebilirse, ne kadar gömebilirse
hayata o kadar değer katmaya başlayacaktır. Hepimizin bu noktayı
düşünmesi gerek bence!
'Secret' kitabıyla tekrar dünyaya verilmek istenen mesajları, biz
Anadolu'da yıllardır zaten biliyoruz. Hasbelkader uygulamaya
çalışıyoruz. Anadolu insanının geninde var olan bir şey bu.
Savaşmak ama incitmek için değil, iyiliği yaymakta kullanacağı
güçlü genler bunlar. Çoğu insan tarafından yanlış anlaşılsa
da hepimizin yüreğinden çıkan aynı sözler:
Barış,
kardeşlik, el ele gönül gönüle çocuklarımıza daha güzel
yarınlar bırakabilmek ve ülkemizi hem madden, hem manen ileriye
taşıyabilmek. Bundan daha önemli bir gaye düşünemiyorum. İnsan
bu türlü yüce duyguları tekrar içinde keşfedebilirse, o zaman
diyecek ki;
“Aman, bu başıma gelen ne ki?”
“İnsanın
atlatamayacağı hiçbir şey olamaz bu dünyada.”
“Her
kötü şey, bir bakmışsın yok olmuş, gitmiş hafızanda”
Devam edebilmek için insan işte bu türlü duygulara bağlanmalı derim ben. Şan, şöhret, para pulun ne kadar geçerli olduğunu artık hepimiz çok iyi biliyoruz. Zaten çok oldu mu onun tadı da kaçıyor. Tekrar yaşamak isteniyorsa, kendini tekrar ateşin içine atmalı insan. “Nasıl?” sorusunu sorarsanız fazla paran varsa dağıtmayı dene, zamanım çok diyorsan hayır kurumlarına gönüllü olmayı dene, fazla gücün varsa beraber yaşadığın insanların refahını arttıracak şeyler yap. Mutlu isen diğer insanlara da bulaştır. Çok biliyorsan paylaş. Çünkü hayat paylaştıkça ve sevdikçe güzel!
Mercan
Dede'nin dizeleriyle son bulsun yazım
Daha
üstüne laf koymanın anlamı yok sanırım
“Adına,
tadına, tuzuna, tozuna bakmayız,
Acısını duyalım
yeter.
Her nemiz var ise verip verip,
Kalp, gönül, damar, ses, nefes...
Hayal, hülya, rüya, şarkı, şiir, miir...
Ne bulursak girip girip.
Garip garip severiz biz,
Garip garip...”
Her nemiz var ise verip verip,
Kalp, gönül, damar, ses, nefes...
Hayal, hülya, rüya, şarkı, şiir, miir...
Ne bulursak girip girip.
Garip garip severiz biz,
Garip garip...”
Temcit pilavı gibi dönüp dolaşıp aynı şeyleri yazıyorsam,
Bilin
ki tüm fikirler aynı kapıya çıktığından...
Sevgi
ve selametle...
tuğba
ünsal
15.03.2015
11:17Not: Fotoğrafı evim, Denizli'de çekmiş idim.