Kalbiyle
düşünen insanlar vardır. Muktedir olanları var edenlerdir bu tip
insanlar. Güçlerini kalplerinden alanlardır. Yeniden ama yeniden
yaşam enerjilerini umutla dolduran, hiç tükenmeyen bir pil misali
etrafınızda dolaşırlar. Sapla samanı birbirinden de kolaylıkla
ayırırlar. Bilirler ki gereksiz olan başa beladır, uğraşılmaya
değmeyendir.
Karışık
olanı sadeleştiren, anlamlandıranlardır bu tipteki insanlar.
Hayatınız arap saçına döndüğünde kolaylıkla çözenlerdir.
Üç bilinmeyen değil dört bilinmeyenli olsa da hayatınız
farketmez onlar için... Dedik ya kalpleriyle düşünürler diye...
Hayata karşı zorlanmazlar çünkü yakıtları sevgidir, o yüzden
bitmeyendir. Sevgiyle bilenenlerdir.
Hataları
olsa da onu derhal kabullenenlerdir. Bilirler ki insan noksandır.
Noksandır ama kusurlarını da affeden bir yaradan vardır. Kamillik
yoluna baş koyanlar, noksanlarını farkedebilmelilerdir ki yol kısa
sürede tamamlansın. Anlamlansın.
Kısace
söylemek gerekirse, 'olgunlaşma'nın kısa tanımıdır bu türdeki
insanlar. Kaybolanlara yön gösteren bir yol arkadaşıdır onlar.
İstifade ettiğiniz kadar yanınızda kalırlar. Bakarlar ki devam
etmeye hazırsınız, ayrılırlar yanınızdan. Özgür bir kuş
kadar hafif hissedersiniz. Ve inanın, bolca şükredersiniz.
Peki,
nerede bulunur bu insanlar? Hemen hemen her yerdedirler. Bazen ana,
baba bazen kardeş, yakın bir dost kim bilir belki de bir çocuk
formunda çıkarlar karşınıza. Çünkü bilinemeyen bir şey varsa
o da, hayattan kimin ne kadar öğrendiği... O mesafeyi kimin ne
kadar katettiğini o insanı tanımadan bilemezsiniz. Bildiğinizi
sanarsanız hemen 'Ön yargılı' olarak yaftayı yersiniz.
Tüm
ilişki kurduğunuz insanlarda dikkat edilmesi gereken unsur bence bu
noktada yatıyor. Duygusal zekayı ilerletmenin de ilk şartıdır bu
kural. İlişkilerde 'içini doldurmak' deyimidir bu. Önce bir
tanınacaktır karşıdaki insan, sonra niyetlerini ölçecek
dereceye gelinmelidir. Böylelikle karşıdaki insan hata yapsa bile
kolay affedilebilecektir. Ve böylelikle sağlamlaşacaktır
dostluklar.
Bu
noktada 'affetmek' neden önemlidir? sorusunu sormak gerekir.
'Bağışlayamayan' insan yoluna devam edemez. Bir yerlere
takılmıştır çünkü. Adeta bir çengele takılmış
hissiyatıdır bu. Koşmak ne mümkün, yürüyemez bile insan.
Takılmış bir plak gibi olduğu yerde döner durur. Ve her
defasında aynı acıları, korkuları tekrar tekrar yaşar. Bazı
noktalarda sevinçler de yaşamıştır ama o duygular da gitgide
silinikleşir. Ne kadar hatırlanmak istenirse istensin geri
getirilemez bir süre sonra. Elde sadece acılar kalır.
O
zaman ne yapıyoruz? Tanıştığımız insanları hemen bir kefeye
koymuyoruz. Mümkün olduğu kadar tanımaya çalışıyoruz. En
önemlisi onun hakkında 'Varsaymıyoruz!' Lütfen bu kelimeye çok
dikkat edin. İnsanların görünüşüne göre onları hiç
tanımadan 'yargılara' varılmamalıdır. Bu o kadar önemli bir
konu ki anlatamam. Çünkü 'varsayarak' hem kendi değerimizi
ayaklar altına alıyoruz hem de karşı tarafı oldukça fazla
incitiyoruz. Dolayısıyla ilişkiler ilerleyemediği gibi yanlış
anlaşılmadan kaynaklanan kavgalar da kaçınılmaz oluyor.
'Dedikodu' yapmanın neden yanlış olduğunu işte tam bu noktada
çok daha iyi anlıyor insan! Ve 'yüzleşme'nin ne kadar kıymetli
olduğunu!
Belki
de hayatta ilerlemenin en önemli kuralı çok da fazla yorum
yapmamaktır. Hangi konu ile ilgili olursa olsun, genel olarak
dinlemede kalmak en güzeli. Karşınızdaki insan değişmeye
niyetli değilse verdiğiniz öğütler bir kulağından girip
diğerinden çıkacaktır. Ben bu noktada şunu öneriyorum;
Karşınızdaki
insanı değiştirmek yerine onda gördüğünüz hataları kendiniz
yapmamaya çalışırsanız hayatta daha kolay ilerlermişsiniz gibi
geliyor. Burada gözlemin önemi bir kez daha karşımıza çıkar.
Baktınız, gözlemlediniz, diğer insanlar bu tavırdan
hoşlanmadılar. Akabinde 'Hımm, demek ki bu hoş karşılanan bir
şey değil, bana yapılsa benim de hoşuma gitmezdi!' deyip
aklımızda tutuyoruz. Aynı olay bizim başımıza geldiğinde
direkt olarak anı hatırlanıyor ve daha uygun bir cevapla
ilişkilerimizi düzene koyuyoruz. Ne oluyor o zaman? Herkes daha bir
mutlu oluyor. Belki de mutluluğun süresi artıyor.
'Tecrübe'
denilen olguyu da bu şekilde öğrenmiş oluyoruz. Ne güzeldir
'tecrübe etmek'! Ve insanı 'insan' olduğu için kabullenebilmek!
Nasihat
etme dedik bolca nasihat ettik!
Sürç-i
lisan ettiysek affola, gönüller hep bir ola...
Kalın
hep umutla, sağlıcakla...
tuğba
ünsal
21.06.2014
08:03
Not: Fotoğrafı, Yenişehir Denizli'de çekmiştim.